Kalsiyum Ne İşe Yarar?

Kalsiyum Ne İşe Yarar?

Bebeklikten itibaren, sağlıklı bir yaşlanma açısından güçlü kemikler önemlidir. İskelet sistemi için önemli olan kalsiyum, diş, kalp ve kaslar için de önemlidir. Bu yüzden, vücuttaki kalsiyum seviyelerine dikkat etmek gerekir. Biz de sizin için “kalsiyum ne işe yarar” araştırdık.

Kalsiyum ne işe yarar? 

 

Kalsiyum, kemik ve dişlerin oluşumundan sorumlu mineral çeşididir. Vücutta en çok bulunan mineraldir.  Vücudumuzda diş oluşumu ve kuvvetlenmesini, kemik oluşumu ve güçlenmesini, kasların kasılmasını, olması gereken kan basıncının sağlanmasını, kan pıhtılaşmasını sağlar. Kalsiyumun  yaklaşık %99’u kemik ve dişlerde depolanırken, %1’i kan, kas ve diğer dokularda depolanır. Kalsiyum, aşağıdaki fonksiyonları yerine getirmeye yardımcı olur;

  • Kemik ve dişlerin gelişinin ve sağlığının korunmasında,
  • Kanın pıhtılaşmasında,
  • Hücre içi iletişiminde,
  • Kas fonksiyonlarının yerine getirilmesine ve sinir iletiminde
  • Kalp atımının gerçekleşebilmesinde,
  • Hormon ve enzimleri serbest bırakmada,
  • Beyin ve vücut arasındaki iletişimde,
  • Damarların gelişmesinde, 
  • Kolon kanseri riskini azaltmada, 
  • Osteoporozu önlemede,

gibi fonksiyonları yerine getirmekte kalsiyum minerali görev alır.

Kalsiyum Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Günlük beslenmeden vücudun ihtiyacı olan kalsiyumu alamadığımızda, kemiklerde depolanan kalsiyum tükenmeye başlar. Sadece günlük besin tüketmemekten dolayı değil, aynı zamanda bazı besinleri aşırı tüketmekten ya da  bazı hastalıkların tedavi yöntemi, kalsiyum eksikliğine sebep olabilir. Kalsiyum eksikliği belirtilerini sizin için derledik. Bunlar;

  • Havale,
  • Normal olmayan kalp ritmi,
  • Halsizlik,
  • Saç dökülmesi,
  • Kas krampları,
  • Parmaklarda uyuşma ve karıncalanma,
  • Kemik kırılmaları ya da kemik çatlamaları,
  • Kemik erimesi,
  • Diş kırılmaları, 
  • tırnak kırılmaları,

gibi nedenler, kalsiyum eksikliğinin belirtileridir

Kalsiyum içeren Besinler Nelerdir? 

Kalsiyum minerali, kemik ve dişler için sadece hayati önem taşımaz, aslında tüm vücut için hayati öneme sahiptir. Bu yüzden de düzenli ve çeşitlendirilmiş besin tüketimi kalsiyum mineralini vücuda almak için gereklidir. Bu nedenle de kalsiyum içeren besinleri bilmekte fayda vardır. Kalsiyum içeren besinler şunlardır;

Süt ve Süt ürünleri;

  • Yoğurt
  • Süt 
  • Peynir 

Deniz Ürünleri;

  • Balık; 
  • Sardalye
  • Somon 
  • Ringa
  • Morina
  • Kılıç balığı 
  • Ton balığı

Sebzeler;

  • Ispanak
  • Lahana
  • Brokoli
  • Salatalık
  • Kereviz
  • Roka
  • Karahindiba

Kuruyemişler;

  • Fıstık
  • Susam 
  • Badem
  • Fındık 
  • Keten tohumu

Baklagiller;

  • Fasulye
  • Soya
  • Mercimek
  • Nohut

Kalsiyum içeren besinler sadece yukarında listelediğimiz besinler değildir. Bazı kahvaltılık gevreklere, meyve sularına, pirinç ve soyaya daha sonradan kalsiyum eklenebilir. 

Kalsiyum Vitamini Nedir?

Kalsiyumun, günlük vücut ihtiyacı tüketilen besinlerden karşılanabilir. Ancak, her insan her besini bazı nedenlerden dolayı tüketemez ve bu insanların vücutlarında kalsiyum vitamini eksikliği meydana gelebilir. Bu gibi durumlarda kalsiyum vitamini vücudun gerekli kalsiyum ihtiyacını karşılamada yardımcı olur.  Ancak, kalsiyum mineral takviyelerini kullanmadan önce bir doktor kontörlü şart olmakla birlikte kalsiyum vitamini alırken dikkat edilmesi gereken noktalar da vardır. Bu noktalar;

Eğer siz;

  • Kalp ilacı
  • Tiroit ilacı
  • Epilepsi hastalığı tedavisi için kullan ilacı
  • Kortizon,
  • Mide ilaçları
  • Bazı antibiyotik çeşitlerini

kullanıyorsanız gibi ilaçları kullanıyorsanız kalsiyum vitaminini alırken dikkat etmeniz gerekebilir. Bu ilaç türlerinin etkisi kalsiyum vitamini ile artabilir de azalabilir de. 

Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlenir

Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlenir

Bağışıklık sistemi dışarıdan gelebilecek ya da içeriden oluşabilecek hastalıklarla bedenin savaşabilmesi için önemlidir. Pandemi döneminde de bağışıklık sistemini güçlendirmeye dikkat etmemiz gerekir. Biz de sizin için bağışıklık sistemi hakkındaki bilgileri derledik.

Bağışıklık Sistemi Nedir?

Bağışıklık sistemi, bir canlının hastalıklara karşı vücudu korumaya çalışan diğer bir deyişle vücudun savunma mekanizmasıdır. Vücut için zararlı olan virüs, tümör ya da vücut için zararlı yapılara karşı vücudu koruyan bir sistemdir. “Ümmün” adıyla da bilinir.  Günlük yaşamımız da vücudumuz kanserojen maddelerle, virüslerle, bakterilerle de birçok kez karşı karşıya gelmektedir. Bağışıklık sistemi, bunlar gibi yabancı maddelerle savaşmak için önemlidir ve kuvvetlendirilmesi gereken bir sistemdir. Bağışıklık sistemi, aslında bütün vücutta bulunmaktadır. Ancak dalak, lenf bezleri ve kemik iliği gibi bağışıklık organları da bulunmaktadır.  Temelde dört ana hat üzerinden bağışıklık sistemi vücudumuzu korur. Bu hatlar;

  • Fagositler,
  • Inflamatuvar,
  • Bazı plazma proteinleri,
  • Fiziksel ve kimyasal bariyerler, 

gibi hatlardır. Kısacası bağışıklık sistemi vücudu, vücuda yabancı mikrop bakteri ve virüslere karşı korumayan sistemdir. 

Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Besinler Nelerdir?

Bağışıklık sistemi insan vücudunu, vücut dışındaki yabancı maddelere karşı korumakla görevli bir sistemdir. Bu sistemi güçlendirmek hastalıklarla savaşmak için önemlidir. Bu yüzden beslenme düzenine, su tüketimine dikkat etmek gerekir. Sadece beslenme düzeni ya da su tüketimine değil, tüketilen besin çeşitliliğine de dikkat etmek gerekir. Biz sizin için bağışıklık sistemi güçlendiren besinleri  araştırdık. Bu besinler;

  • Su tüketilmeli; Su ihtiyacı yaşa ve kiloya göre değişen bir durumdur. Ortalama günde 2-2,5 L su tüketilebilir. 
  • Sebze ve meyve tüketilmeli; Sebze ve meyveler, vitaminler ve antioksidanlar açısından önemli besin kaynaklarıdır. A,C,E vitamini, folik asit, magnezyum ve mineraller içerdiğinden bağışıklık sistemi güçlendiren besinlerdir. Özellikle portakal ve asitli meyveler tüketilmedir. 
  • Yulaf; Beta glüten içerdiğinden vücudu yabancı maddelere karşı korur.
  • Sarımsak; allicin içermesi sebebiyle güçlü bir antioksidanlıdır. Bu yüzden de bağışıklık sistemini destekler. 
  • Yoğurt ve Kefir; Bağırsak florasını güçlendirdiği, iltihaplı hastalıkların oluşumunu önlediği ve antioksidan oldukları için önemli besinlerdir. 
  • Balık tüketimi; Balık antioksidan ve omega-3 içerir. Bu yüzden haftada 2 kez tüketmek gerekir.
  • Zerdeçal, zencefil; B6 vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum, potasyum ve lif açısından zengin olduklarından bu besinler tüketilmelidir.
  • Yaban mersini; Antioksidan seviyesi yüksek ve şeker seviyesi düşük olduğundan kanser dahil bir çok hastalığı önlemeye destek veren besindir.
  • Kuru yemişler; Yağ bakımından zengindirler. E vitamini, lif, omega-3 magnezyum ve çinko içerirler. 

Bunlar gibi besinler bağışıklık sistemini güçlendiren besinlerdir

Bağışıklık Sistemi Güçlendiren Takviyeler Nelerdir?

Bağışıklık sistemini güçlendirmek pandemi dönemiyle birlikte daha da önemli hale geldi. Beslenme düzeni, besin çeşitliliği ve düzenli uyku bu aşamada çok önemlidir. Ancak, çevresel faktörlerden, çalışma hayatından bu düzeni oturtmak bazen pek mümkün olmuyor. Her insan her besini tüketemediği için dışarıdan takviye almak gerekebiliyor. Bağışıklık sistemini güçlendiren takviye almak önemlidir. Ancak takviyelere başlamadan önce doktorla görüşmekte fayda vardır. Genel olarak bilindiği üzere, C vitamini ve D vitamini bağışıklık sistemi için önemli vitaminlerdir. Bunların yanında çinko, yağ, demir selenyum ve minerallerin de alınması gerekir. Bir çok markanın bağışıklık sistemi güçlendiren takviye ürünleri vardır. İçeriğine bakarak size uygun olanı kullanabilirsiniz. Ancak, dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Bu noktalar;

  • Diğer hastalıklarla ilişkili kullanılan ilaç varsa,
  • Belirli vitamin oranı vücudunuzda yeteri kadar bulunuyorsa,
  • Doktor kontrolünde kullanılmalı,
  • Günlük belirli bir dozda alınmalı, bu doz kişiden kişiye göre değişebilir.
Göz Sağlığımızı Korumak için Neler Yapmalıyız?

Göz Sağlığımızı Korumak için Neler Yapmalıyız?

Göz ve göz sağlığı koruması gereken önemli organ ve durumdur. Göz yorgunluğu, göz hastalıklarını tetikleyen önemli unsurlardan bir tanesidir. Uzun süreli bilgisayar, telefon yani mavi ekrana bakmak göz sağlığını bozan durumlardır. Biz de sizin için göz yorgunluğu ve göz sağlığı hakkındaki bilgileri sizin için derledik. 

Göz Yorgunluğu Belirtileri?

Göz yorgunluğu, göz sinirlerinin ve göz kaslarının fazla çalışmasına bağlı olarak gözlerin yorulmasıdır. Tıp dilinde “astenopi” olarak kullanılmaktadır. Beslenme eksikliği, çevresel faktörler, çalışma şartları ve aralıksız/sürekli okuma hali göz yorgunluğuna neden olan durumlardır. Göz yorgunluğunun diğer bir çeşidi ise “dijital göz yorgunluğu”dur. Gün geçtikçe de bu göz yorgunluğu en sık rastlanan tür haline gelmektedir. Göz yorgunluğu belirtilerini sıralayacak olursa, bu belirtiler şunlardır;

  • Gözde yanma durumu
  • Gözde batma durumu
  • Göz kızarması ve göz kuruluğu
  • Bulanık ve görme bozukluğu
  • Göz çevresinde ağrı
  • Baş ve boyun ağrıları,
  • Gözün ışığa duyduğu hassasiyet,
  • Odaklanma zorluğu

Gibi durumlar göz yorgunluğu belirtileridir. Göz yorgunluğu farklı göz problemlerinin nedeni de olabilir. Bu hastalıklar astigmat, yaşa bağlı yakını görme durumu, hipermetrop olabilir. 

Göz Yorgunluğuna Ne İyi Gelir?

Göz yorgunluğunun bir çok nedeni ve bu nedenlere bağlı olarak belirtiler meydana gelmektedir. Göz yorgunluğu rahatsızlığını gidermek için yeterli ve düzenli beslenmek gerekmektedir. Göz yorgunluğuna iyi gelen doğal yöntemler olduğu takviye edici gıdalar da bulunmaktadır. Buradaki önemli durum, göz yorgunluğunuzun bir göz doktoru tarafından belirlenmiş olması ve ona bağlı olarak iyileştirici yöntemler seçilmelidir. Bu başlık altında sizinle göz yorgunluğuna iyi gelebilecek yöntemleri paylaşacağız. Bu yöntemler; 

  • Soğuk su ile göze masaj yaparak gözü yıkamak,
  • Gül suyu damlatılmış pamukla gözleri dinlendirmek,
  • En çok kullanılan yöntem ise salatalık dilimlerini göz üzerine koyarak gözü dinlendirmek

gibi yöntemler, doğal olarak tarif edilen ve evde kolaylıkla uygulanabilecek yöntemlerdir. 

Göz Sağlığına İyi Gelen Besinler?

Göz sağlığı, çalışma durumlarına, genetik yapıya, en önemlisi yeterli ve dengeli beslenme haline bağlıdır. Dengele ve çeşitli besinlerden oluşan bir yemek düzeni oluşturmak gerekmektedir çünkü yeterli ve dengeli vitamin, mineral ve doğal yağ içerikleri göz sağlığı için önemlidir.  Göz sağlığına en iyi gelen besinleri sizin için derledik. Bu besinler;

  • Havuç,
  • Ispanak,
  • Yaban mersini, 
  • Deniz ürünleri, özellikle de somon
  • Bal kabağı,
  • Düzenli su tüketmek,
  • Siyah üzüm,
  • Çilek,
  • Brokoli,
  • Biber, 
  • Tereyağı,
  • Yumurta

gibi yiyecekler göz sağlığına iyi  gelen besinlerdir. Bu besinleri yeme düzenlerine eklemek gerekir çünkü göz sağlığını desteklenmesi gerekir. 

Göz Sağlığımız için Yediğimiz Besinlerden Almamız Gereken Vitamin Türü 

Vitamin, mineral ve doğal yağlar vücut sağlığı için alınması gereken takviyelerdir. Vitamin, mineral ve doğal yağlar genel vücut sağlığı için gerekliği olduğu gibi göz sağlığı içinde gereklidir. Yukarı da sıraladığımız besinler, havuç, yumurta ve somon gibi yiyecekler içinde bulundurdukları vitamin, mineral ve doğal yağlar içerdiği için göz sağlığına önemlidir. Göz sağlığımız için yediğimiz besinlerden aldığımız vitamin türleri nedir ve bu vitamin türleri ne işe yarar? Bu soruların cevaplarını sizin için derledik. Göz sağlığımız için yediğimiz besinlerden aldığımız vitaminler ve işlevleri şunlardır; 

  • A vitamini; hayvansal gıdaların yanı sıra havuç mantar gibi besinlerde bulunur ve katarakt oluşumuna ve gece görememe sorunu giderilmesine yardımcı olur.
  • B12; peynir ıspanak gibi besinlerde bulunur ve göz yorgunluğuna iyi gelir
  • E vitamini; Zeytin yağı ve ceviz gibi besinlerde bulunur ve kronik göz rahatsızlıklarını önler.
  • Omega-3 ve Omega6; balık ve keten tohumu gibi besinlerde bulunur ve göz kuruluğuna iyi gelir. 
  • C vitamini; turunçgillerde bulunur ve katarakt bozulmasına iyi gelir. 
Kışı Sağlıklı Geçirmenin Yolları

Kışı Sağlıklı Geçirmenin Yolları

Kış aylarının gelmesiyle birlikte hepimizin korktuğu soğuk algınlıkları, grip, nezle ve diğer birçok hastalık kapımıza dayanıyor. Kapımıza dayanan ya da kapımıza dayanabilecek hastalıklara karşı önlemler alabilmek bizim elimizde. Kışı sağlıklı geçirmenin bir çok yolu var. Kışı sağlıklı geçirme yollarını sizin için derledik. 

Sağlıklı Beslenme

Havaların soğumasıyla birlikte kış hastalıkları olarak adlandırdığımız hastalıklar baş göstermekte. Bu hastalıkları karşı vücut sağlığımızı korumak için bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekmektedir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için en önemli yol ise dengeli ve düzenli beslenmektir. Dengeli ve düzenli beslenme  demek, her besinden yeteri kadar vitamin mineral alabilmek anlamına gelir. Vücuda besinlerden alınan vitamin ve mineraller, hastalıklardan korunmamıza yardımcı olmakla birlikte bağışıklık sisteminin güçlenmesine büyük destek sağlar. Sağlıklı beslenmek sadece gıda tüketmek değil, aynı zamanda da yeteri kadar ve vücudun ihtiyacı olan su tüketmek anlamına da gelmektedir. Bu yüzden de sağlıklı, dengeli beslenmenin yanında düzenli ve yeteri kadar su tüketimini de dikkat etmek gerekir.

Mevsimine Göre Beslenme

Düzenli ve çeşitli bir beslenme alışkanlığı, vitamin mineral alımını destekleyerek bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Bunun için çeşitli ve mevsim sebze, meyveleriyle beslenmek gerekir. “Yazın tükettiğimiz besinlerin, kışın bize ne faydası olur?” diye düşünmeyin.

Yaz renkleri barındıran sebze meyveleri tüketmek oldukça önemlidir. Yazın tüketilen sebze meyvelerden, kış için vücudumuz vitamin ve mineral depolayarak hem bedenimizi hem de bağışıklık sistemimizi kış gelmeden kuvvetlendirmeye destek olur. Bu yüzden mevsimine uygun bol renkli besinler tüketmek, kışa daha sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemiyle başlamamız için vücudumuzu harekete geçirir. Peki ya çeşitli renklerden bahsederken ne demek istiyoruz? 

Sarı renkli meyve sebzeler mesela, greyfurt, balkabağı mısır vs. gibi besinler. Koyu yeşil sebze meyveler, brokoli, pırasa, elma ve erikten bahsetmiş oluyoruz. Ayrıca, kırmızı ve mor renkli besinleri de ihmal etmemek gerekir.

Vitamin-Mineral Kullanımı

Vitamin ve mineral tüketimi bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Böylece, vücudumuzun kışa hazırlıklı olmasına destek olmaktadır. Vitamin ve mineraller besinlerden alınacağı gibi takviye gıda olarak da alınabilir. Kışa hazırlıklı olmak için özellikle D-vitamini seviyesi oldukça önemlidir. 

D vitamini, balık, yumurta, güneş, et, mantar gibi besinlerden alınabilir. Ancak,  D- vitamini sadece besinlerden alınabilecek bir vitamin türü değildir. Bu sebeple de takviye gıda olarak D-vitamini tüketmek gerekiyor. 

Takviye gıdaları almadan önce doktorunuza danışmayı ihmal etmeyiniz. D- vitaminin yanında, C vitaminini takviyesi de kullanabilirsiniz. C vitamini doğal yollardan alabilmeniz için turunçgiller, biber, bezelye gibi besinler tüketebilirsiniz. 

Özetlemek gerekirse, kışa sağlıklı başlamak ve hastalıklara karşı sağlığınızı korumak istiyorsanız, vücudunuzdaki vitamin ve mineral değerlerini korumanız ya da olması gereken seviyeye getirmeniz gerekmektedir.

Vegan Beslenme Nedir?

Vegan Beslenme Nedir?

Günden güne vegan beslenme oranı artmaktadır. Vegan beslenmenin, çevresel faktörlerden, kültürel ve hayvan hakları savunmasına kadar bir çok nedeni vardır. Biz bu yazıda, vegan beslenmenin sağlık üzerindeki etkilerini derledik.

Vegan Nedir?

“Vegan olma” hayvansal ürünlerin kesinlikle tüketilmemesi, hayvansal besinlerin tüketilmemesinin yanında hayvanlarda üretilen kıyafet, aksesuar ya da hayvansal ürünlerin alınmamasını kapsar. Veganlık, beslenme ve yaşam biçimi olarak tanımlanabilir. Vegan yaşam biçimini benimseyen insanlar hayvanların insanlar için olmadığını savunurlar. Kısacası, veganlık- vegan anlayışı, her türlü hayvan sömürüsüne karşı olan bir yaşam biçimidir. Vagan anlayışta; süt ve süt ürünler, jelatin, bal ve bazı D3 vitaminlerinin tüketilmesini reddedilir. İpek, deri, yün ve süet gibi ürünlerinde alınmasını kesinlikle reddedilir.  Vegan beslenme, diyet düzeni olarak görünse de aslında bir yaşam biçimidir.

Vegan Beslenme ve Vejeteryan Beslenme Arasındaki Farklar Nelerdir?

Vejetaryen beslenme;  et süt ve balık gibi et ürünlerini tüketmezler. Tahıl, bakliyat, sebze, meyve ve mantar gibi besinlerin yanında, süt ve süt ürünleri, bal ya da yumurta tüketebilirler. Beslenme düzeni ve beslenme anlayışı olarak bakıldığında veganlık ve vejetaryenlik arasında anlayış, beslenme gibi farklar bulunmaktadır. Veganlık ve vejetaryenlik arasındaki farkları sizin için araştırdık. Bu farklar;

·   Vejetaryenler hayvansal ürün tüketirken, veganlar kesinlikle hayvansal ürün ya da gıda tüketmezler.

·   Veganlık tek bir anlayışı benimserken, vejetaryenlik birden fazla alt anlayışı olabilir. Vejetaryenliğin alt başlıklarını sıralayacak olursak;

–   Lakto-Ovo vejetaryenler: Et tüketimi yoktur, ancak süt ürünleri ve yumurta tüketebilirler.

–   Lakto vejeteryanlar: Et, balık ve yumurta tüketmezler, süt ürünlerini tüketebilirler.

–   Ovo vejetaryenler: Et, balık ve süt ürünlerini tüketmezler, yumurta tüketirler.

·   Her iki anlayış da hayvan haklarını savunsa da vejetaryen beslenenler hayvansal ürünlerden yararlanırlar.

Vegan Beslenme Vitamin Eksikliğine Yol Açar Mı?

Vegan beslenme düzeninde besin çeşitliliği azalmaktadır. Besin çeşitliliğinin azalması sonucunda, vegan beslenme düzeninde bazı vitamin eksiklikleri görülebilir. Vegan beslenme düzeninde meydana gelebilecek vitamin eksikliklerini listelemek gerekirse;

·   B12 vitamini Eksikliği; B12 vitamini ya da kobalamin üretimi vücut tarafından yapılamaz, bu yüzden de dışarıdan alınması gerekmektedir. B12 ya da kobalamin olarak bilinen vitamin çoğunlukla hayvansal besinlerde bulunduğu için vegan beslenme anlayışında B12 vitamin eksikliği görülebilir.

·   Kalsiyum Eksikliği; Kalsiyum kemik ve iskelet sistemini güçlendirme görevinde rol alır. Kemik ve dişlerde depolanır. Kalsiyum, süt ve süt ürünlerinden karşılandığından dolayı veganların beslenme anlayışına uymamaktadır. Bu yüzden de, vegan beslenme anlayışında kalsiyum eksikliği görülebilir.

·   İyot:  İyot, tiroit bezlerinin düzgün çalışmasını ve tiroit hormonlarının sentezlenmesinde görev alır. Deniz ürünleri, süt ve süt ürünlerinde bulunur. Bu yüzden de vegan beslenme anlayışında iyot eksikliği görülebilir.

·   Demir eksikliği;  Demir, kırmızı et, balık ve yumurta gibi hayvansal gıdalarda bulunur. Aslına bakılırsa sadece hayvansal gıdalarda bulunmaz. Ancak, hayvansal gıdalarda daha yüksek mg oranında bulunur. Bu yüzden de vegan beslenme anlayışını benimseyen kişilerde demir eksikliği görülebilir.

Vegan Protein Kaynakları Nelerdir?

Vegan beslenme düzeninde, bazı besin değerlerinin alınması daha az olabiliyor. Protein de bu besin değerlerinden bir tanesidir. Protein daha çok hayvansal ürünlerde olduğu bilinse de aslında bazı  tahıl ve sebzelerde de bitkisel protein bulunabilir. Bu tahıl ve sebzeler şunlardır;

·   Mercimek; 100 gram da 9 gram protein bulunmaktadır.

·   Tofu; 100 gram da 8 gram protein bulunur.

·   Börülce; 10 gram da 8 gram protein bulunur.

·   Soya sütü; bir kase soya sütünde 8 gram protein bulunur.

·   Bezelye; bir porsiyon bezelye yemeğinde 8 gram protein bulunur.

·   Enginar; 100 gram porsiyonda 3,3 gram protein bulunur.

·   Brokoli; bir porsiyonda 4 gram protein bulunur.

·   Badem; iki çorba kaşığı badem de 7 gram protein bulunur.

·   Nohut; bir porsiyonda 6-8 gram protein bulunur.

Vegan Omega-3 Kaynakları Nelerdir?

Olması gereken beslenme düzeninde alınması gereken omega-3 miktarı 250-500 mg arasında olması gerekiyor. Bu oran yaşa ve cinsiyete göre değişim gösterse de genel olarak bu rakamlar arasındadır. Veganların tüketebileceği ve omega-3 alabileceği besin kaynakları aşağıdaki gibidir;

·   Chia Tohumu; 14 gramda 2.496 gram omega-3 bulunur.

·   Keten Tohumu; 1 yemek kaşığında 1.597 gram omega-3 bulunur.

·   Ceviz: 100 gramda 9.080 gram omega-3 bulunur.

·   Ispanak; 100 gramda 92 gram omega-3 bulunur.

·   Karnabahar; 100 gramda, 167 gram omega-3 bulunur.

·   Brüksel Lahanası; 100 gramda 173 gram omega-3 bulunur.

·   Yaban Mersini; 100 gramda 112 gram omega-3 bulunur.

Eğer bu besinlere alerjiniz varsa ya da tüketmeyi sevmiyorsanız, doktor tavsiyesiyle, vegan içerikli bitkisel Omega-3 gıda takviyesi alabilirsiniz.

Vegan Beslenme Kilo Aldırır Mı?

Vegan beslenme halk arasında kilo verdiren, kilo kaybına neden olan beslenme alışkanlığı olarak bilinse de aslında düzenli ve çeşitli besin tüketilmesi sonucunda kilo almak mümkündür. Vegan beslenme düzenini benimseyen kişi kilo almak istiyorsa öncelikle kan değerlerine baktırmak gerekir. Bunun için de uzman hekimlerden destek alabilir. Ayrıca, vegan beslenme düzeninde porsiyonun büyüklüğü de kilo alımına katkı sağlar.

Vegan anlayışı benimseyip aynı zamanda sağlıklı bir bedene sahip olmak mümkündür. Beslenme düzenimize, vücudumuzda eksiklik meydana gelebilecek vitamin ve mineral miktarına dikkat ederek Vegan anlayışı sürdürdüğümüz bir hayat tarzında, hem Vegan hem sağlıklı bir birey olabiliriz.

Kobalamin Nedir?

Kobalamin Nedir?

Kobalamin, halk arasında B12 vitamini olarak bilinmektedir. Kobalamin, vücutta üretilmediği gibi vücutta depolanması düşük olan vitamin türüdür. Biz de sizin için Kobalamin hakkında bilgileri derledik.

Kobalamin Ne İşe Yarar ?

Kobalamin vücutta üretilmeyen ve dışarıdan alınabilen bir vitamin türüdür. Kobalamin yaygın olarak B12 adıyla bilinir. Kobalamin, diğer B vitamin türleri gibi suda çözünebilir. B12 olarak biline kobalamin, metabolizma faaliyetlerinde görev alır. DNA sentezinde, kırmızı kan oluşumunda, sinir sisteminde ve bağışıklık sistemini korumakla ve bağışıklık sistemini güçlendirmekte önemli rolü vardır. Kobalamin yani B12, vücut içerisinde üretilmediğinden muhakkak beslenme düzeninin çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Kobalamin, vücutta sadece sentez yapabilmek, kan hücresi oluşturmak için değil, bunların yanından vücut için daha bir çok yararları vardır. Bu yararlar;

·   Vücudun enerji üretiminde,

·   Sinir sistemini düzenlemede,

·   Aminoasit (homosistein) normal işlemesinde,

·   Folik asit(B9 vitamini) emilimi görevinde,

·   Kan hücresinin üretilmesinde,

·   Anemi oluşumunu önlemede,

gibi noktalarda Kobalamin yararlarını görmek mümkündür.

Kobalamin İçeren Besinler?

Kobalamin eksikliği, bir doktor yardımıyla giderilmesi gerekmektedir. Ancak doktorun önerdiği takviye gıdanın yanında, günlük beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmesi gerekmektedir. Kobalamin yani B12 et ve balık, süt ve süt ürünlerinde bulunmaktadır. Kobalamin içeren besinler şöyledir;

·   Sakatatlar ( Karaciğer, Dalak vb.)

·   Kabuklu deniz ürünleri ( midye, istiridye vb.)

·   Süt ve süt ürünleri ( Süt yoğurt, peynir)

·   Kırmızı et

·   Yumurta,

·   Tavuk

·   Ton balığı, alabalık, ringa ve uskumru balığı,

gibi besinler kobalamin içermektedir.  Günlük beslenme düzeniniz vegan ya da vejetaryen beslenme düzeniniz varsa, kobalamin eksikliğini tetikleyebilir. Bu yüzden de uzman yardımıyla kobalamin eksikliği giderilebilir.

Kobalamin Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Kolabamin, sinir sistemi ve beyin fonksiyonlarını iyileştirme yönünden önem teşkil etmektedir. Bu yüzden de  Kobalamin yani B12 eksiliği muhakkak giderilmesi gerekmektedir. Günde alınması gereken belirli bir kobalamin vücuda alınması gerekir. 14 yaş ve üzerindeki gençler ve yetişkinler 2,4 mg, hamile kadınlar 2,6 mg ve emziren kadınlar 2,8 mg oranında vücuda alınması gerekir. Eğer günlük yeterli düzeyde kobalamin eksikliğinde, vücutta bazı belirtiler gözlemlenebilir. Eğer kendinizde;

·   Halsizlik,

·   Kalpte çarpıntı,

·   İştahsızlık,

·   Ciltte solma,

·   Karıncalanma,

·   Saçlarda dökülme

gibi belirtiler gözlemliyorsanız, sizde kobalamin (B12) eksikliği olabilir. Bu eksikliğin bir an önce giderilmesi gerekir.  Kobalamin eksikliğini gidermek için bir doktora başvurmanızı ve istenilen kan tahlillerine göre kobalamin içeren takviye gıda almaya başlamanız gerekebilir.

5 Soruda Koronavirüs Belirtileri

5 Soruda Koronavirüs Belirtileri

Koronavirüs semptomları nelerdir?

Koronavirüs diğer adıyla covid-19 yüksek ateş ve nefes darlığı belirtileriyle tanısı konulan viral solunum yolu hastalığı olarak tanımlanabilir. Biz de sizin için koronavirüs hakkındaki bilgileri sizin için derledik. Sağlıklı okumalar!

Koronavirüs Belirtileri Nelerdir?

Koronavirüs solunum yolu hastalıklarına neden olan ve insansan insana bulaşan bir hastalık türüdür. Koronavirüsün bir çok çeşidi vardır. bu çeşitlerin farklı belirlileri ve farklı neden olduğu hastalıklar vardır. Ancak bugün daha çok görülen ve tüm dünyada pandemi olarak ilan edilen covid-19 koronavirüs türü solunum sıkıntısı zatürre gibi ciddi solunum yolu hastalıklarına neden olmaktadır. Koronavirüs belirtilerini sıralayacak olursak, bu belirtiler şöyledir;

  •   Öksürük
  •   Yüksek ateş,
  •   Yorgunluk,

Bu beliritler görece hafif ve daya yaygın koronavirüs belirtileridir.

  •   Boğaz ağrısı
  •   Baş ağrısı
  •   Kas, eklem ağrısı,
  •   Tat ve koku kaybı,
  •   Nefes darlığı
  •   İshal
  •   Mide bulantısı,
  • Cilt döküntüsü,
  •   El ve ayak parmaklarının renginde değişim

Gibi belirtiler daha seyrek görülen koronavirüs belirtileridir.

  • Nefes darlığı
  •   Göğüste ağrı
  •   Göğüste baskı hissi
  •   Konuşma kaybı
  • Hareket kaybı

Gibi belirtiler ise ciddi boyutlu koronavirüs belirtileridir.

coronavirus

Koronavirüs Testi Nasıl Yapılır?

Koronavirüsün moleküler yapısına bakılabilen testler vardır. Türkiye’de genellikle farklı hastalıkların tanısında da kullanılan PCR testleri uygulanmaktadır.  Bu moleküler testler viral genetik materyal miktarını test edebilecek ve böylece virüsü test etmiş olur. Koronavirüs testi sonuçlarının çıkma süresi laboratuvarlara ve laboratuvarların yoğunluğuna göre değişebilir. 24 saat ile 36 saat arasında değişebildiğini söyleyebiliriz. Koronavirüs testinin yapılması için devlet hastanelerinde en az iki belirli bulunması gerekirken, özel hastaneler böyle bir şart aramaz.  Koronavirüs testinin yapılma aşamaları şöyledir;

  • Testi yapan kişiler kendilerini koruyacak ekipmanlar giyer,
  •   Burun ya da genizden bir çubuk yardımıyla, ki buna sürüntü çubuğu denmektedir, örnekler alınır ve kapalı bir kutu içine konur.

Tüm koronavirüs testi süreci bu kadardır.

Koronavirüs Kaç Günde İyileşir?

Koronavirüsün iyileşme süresi kişinin yaşına, bağışıklık sistemine ve kronik hastalığını olup olmama durumuna göre değişiklik göstermektedir.

  •   Koronavirüsü hafif atlatanlar; dinlenme ve bol sıvı tüketmesi yoluyla tedavi ediliyorlar. Koronavirüsü hafif geçirenler kısa sürede eski sağlıklarına kavuşabiliyorlar. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, koronovirüsü hafif atlatanların iyileşme süresini 2 haftadır.
  •   Koronavirürüsünü ağır atlatanlar; koronavirüsün 7 ila 10’unu gününde seyiri değişeblir ve hastanın durumu ağırlaşabilir. Nefes darlığı, akciğerlerde yanma hissi açığa çıkıyor. Uzmanlara göre koronavirüsü ağır atlatanların iyileşme süresi 2 ila 8 hafta arasında değişiklik göstermektedir.
  •   Koronavürüsü ileri derece ağır atlatanlar; bu hastalar yoğun bakıma yatırılıyorlar. Koronavirüs yüzünden yoğun bakıma kaldırılan hastaların iyileşme süreleri 12 ila 18 ayı bulabiliyor.

Nasıl Bulaşır?

Koronavirüs insandan insana damlacık yoluyla bulaşmaktadır. Doğrudan temas etmek de bu bulaş durumunu arttırmaktadır. Koronavirüsün bulaşması şöyle gerçekleşebilir,

  •   Öksürme yoluyla
  •   Hapşırma yoluyla

  Koronavirüs taşıyan birinin temas ettiği yüzeylere dokunulduktan sonra, ellerin;

  •   Ağıza,
  •   Göze,
  •   Burun mukozasına temas ettirilmesi sonucu koronavirüs bulaşabilir.

Temas ya da damlacık yoluyla bulaşma durumu gerçekleştiği için Türkiye’de maske kullanımına, sosyal mesafeye ve el hijyenine dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Koronavirüsten Korunmak için Ne Yapmalıyız?

Koronavirüsünten korunmanın en temel yolu olarak 3 durum belirlenmiştir. Bu durumlar;

  •   Maske takmak,
  •    Sosyal mesafesi korumak,
  •   Elleri yıkamak.  

Bu üç durumun yanından sağlığımızı ve bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekmektedir. Bunun için, besin çeşitliliğine, mevsiminde besinleri tüketmeye dikkat etmek gerekmektedir. Bunun dışında koronavirüsten korunmak için yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz,

Koronavüsrüsten korunmak için;

  •   Protein, sağlıklı besin tüketimine dikkat etmek gerekmektedir.
  •   C vitamini alınmalıdır. Bunun için turunçgiller tüketilebilir, turunçgillerin yetmediği zamanlarda doktor tavsiyesiyle takviye gıda kullanılabilir.
  •   Her yaşın uykuda olma saati değişiklik göstermektedir. Bu yüzden yaşınıza bağlantılı şekilde doğru uyku saatine dikkat etmelisiniz.
  •   D vitamini bağışıklık sistemini güçlendirdiği için D vitamini takviyesi alınabilir.
  •   Bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen stresten de uzak durmak gerekmektedir.

Koronavirüs Yüzeylerde Ne Kadar Yaşar?

Koronavirüs, cansız yüzeylerde yaşar ve belli bir süre de yaşamaya devam eder. virüsler canlı hücrelerde yaşamak zorundadırlar. Yani, yüzeyde belirli zaman aralığında var olabilirler. Koronavirüsün ilk ortaya çıktığı zaman, Koronavirüsün cansız yüzeylerde yaşaması 24 saatten fazla yaşadığı belirtilmişti. Şimdi ise Koronavirüsün cansız yüzeylerde daha uzun süre kaldığını söylemek mümkün.

Koronavirüs ;

  •   havada 3 saat,
  •   plastik yüzeylerde 2-3 gün,
  •   çelik yüzeylerde 2-3 gün,
  •   kartonda, kağıtta 24 saat

yaşayabilir.

Ramazanda Sağlıklı Beslenme

Ramazanda Sağlıklı Beslenme

Ramazanda oruç tutmak gündelik yaşamımızı bir süreliğine değiştirmektedir. Bu değişiklikte vücudumuzun olumsuz etkilenmemesi adına dikkat edilmesi gereken bazı alışkanlıklar vardır. bunun yanında Ramazan ayının covid-19 pandemi dönemine denk gelmesi vücut sağlığına bu dönemde ekstra dikkat edilmesi gerektiğinin sinyallerini bize vermektedir. Biz de sizin için Ramazan Ayında sağlıklı beslenme yollarını sizin için derledik, sağlıklı okumalar!

Oruç Tutarken Bağışıklığın Düşmemesi için Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Oruç tutmak vücut direncinizi arttırabilir. Ancak oruç tutarken vücut direncini arttırmak bilinçli şekilde yapılması gerektiği gibi dikkat edilerek de oruç tutulması gerekmektedir. Oruç tutarken beslenme düzenine, sağlıklı beslenme kurallarına, iftar ile sahur arası su tüketimine ve uyku düzenine dikkat edildiği zaman vücut direnci artabilir, hücreler yenilenebilir ve vücuttaki zararlı maddeler temizlenirken bağışıklık sistemi de olumlu etkilenir. Oruç tutarken bağışıklığın düşmemesi için yapılabilecekler şöyledir;

·   yeterli protein ve iftar sahur arası yeterli sıvı alınmasına dikkat edilmesi gerekir.

·   Mideyi yormadan, fazla karbonhidrat ya da şeker tüketmeden beslenilmeli,

·   Sebze, protein ya da lifli gıdalar tüketilmeli,

·   Meyve tüketimi ihmal edilmemelidir.

·   Süt ve süt ürünleri tüketilmelidir.

·   Tok tutması ve bağışıklığın düşmemesi için ceviz ve yumurta tüketilebilir.

Oruç Tutarken Nelere Dikkat Edilmeli?

Oruç tutarken yemek düzeni, su tüketimi öğün düzeni değişmektedir. Vücudun sarsılmaması için dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Bu noktalar şöyledir;

·   Yeterli ve dengeli beslenmek gerekir,

·   Sahura muhakkak kalkılması gerekir,

·   İftarda porsiyon kontrolü yapılması gerekir,

·   İftar sahur arası bir ara öğün yapılabilir. Bu ara öğünde meyve tüketilebilir.

·   Su içmeyi tek seferde değil, belli aralıklarla su tüketilmesi vücut sağlığı açısından daha yararlı olacaktır.

·   Yemekler yavaş ve çiğneyerek tüketilmelidir.

·   Kavrulmuş, aşırı tuzlu, şekerli ve kızartma gibi yağlı besinlerden uzak durulmalı.

·   Kafeinli içecekler yerine, ayran, maden suyu ya da taze sıkılmış meyve suları tercih edilebilir.

·   Susuzluğu arttıracak fiziksel aktivitelerden uzak durarak günlük esneme gibi, yoga gibi ya da masa başı egzersizleri yapılabilir.

Ramazanda Nasıl Beslenmeli?

Ramazan ayı beslenme ve yaşam şeklinin değiştiği aylık bir dönemdir. Yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmek dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır. Her dönem olduğu gibi Ramazanda da mevsimine uygun sebze meyve tüketmek, öğünlere dikkat etmek ve öğünlerde doğru besinler doğru miktarda tüketmek önemlidir. öğün atlamamak atına muhakkak sahura kalkılmalı ve ağır, yağlı, aşırı  tuzlu ya da şekerli yiyeceklerden kaçınılmadır.

·   Sahurda; süt, yoğurt, peynir, yumurta, tam tahıllı ekmekler tüketilebilir. Çorba, zeytinyağlı yemekler de tercih edilebilir.

Gün içerisinde tok tutabilecek fasulye, nohut ya da  mercimek gibi tahıllar tercih edilebilir.

·   İftarda; bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta hızlı ve olması gerekenden daha çok yemek yememektir. Kızarma, makarna ya da hamur işinden olabildiğince uzak durulması gerekir. Bunun dışında porsiyonuna ve dengeli tüketime dikkat edilmelidir. 

Ramazanda Kimler Risk Altında?

Ramazanda oruç tutmak sağlığı yerinde olan insanlar için farzdır. Bu yüzden risk grubunda olanlar muhakkak hekimle görüşmeli ve bu doğrultuda ibadetini yerine getirmeli ya da getirmemelidir. Ramazanda oruç tutamayacak olan risk gruplarını şöyle açıklayabiliriz;

·   Kalp- damar hastalığı olanlar,

·   Yüksek tansiyon hastaları,

·   Diyabet(şeker) hastaları,

·   Hamileler,

·   Böbrek yetmezliği olanlar,

·   Diyaliz hastaları,

·   Kanser tedavisi görenler,

·   Çocuklar

·   Yaşlılar

·   Bir hastalığa bağlı düzenli ilaç kullanması gereken hastalar

risk grubunda yer almaktadır.

Covid-19 Döneminde Oruç Tutarken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Covid-19 döneminde oruç tutarken en çok dikkat edilmesi gereken önemli konu bağışıklığı düşürmemektir. Bunun için de düzenli ve sağlıklı beslenme kuralına uyulmalı düzenli uyunmalı, yeterli su tüketilmeli ve gerekirse takviye gıda alınmalıdır. Bu noktada, günlük tüketilmesi gereken protein, yağ, karbonhidratın dışında, besinlerden vitamin, mineral de yeterli miktarda vücuda almak gerekir.  D vitamini günlük olarak besinlerden ya da güneşten yeteri kadar alınmadığından özellikle ramazan ayında bağışıklık sistemini güçlendiren D vitaminini ihmal etmemek gerekmektedir. D vitamini için takviye gıda alınabilir. Ramazan ve Covid-19 döneminde D vitaminin de olduğu gibi C vitaminine de dikkat etmek gerekir. Bu yüzden C vitaminince zengin besinler tüketilmelidir.  Bu dönemde doktor tavsiyesiyle multivitamin gıda takviyesi alınabilir.

A Vitamini Faydaları Nelerdir?

A Vitamini Faydaları Nelerdir?

A vitamini vücudun çeşitli fonksiyonlarını etkileyen önemli bir vitamin türüdür. Bu yüzden vücut için bir çok faydası bulunmaktadır. A vitamininin faydaları şu şekildedir;

·   Kanser riskini azaltır.

·   Tip 2 diyabet tedavisi için faydalıdır.

·   Saç ve cildi besler.

·   Göz sağlığını korur.

·   Karanlıkta görmeyi kolaylaştırır.

·   Diş ve diş eti sağlığı için faydalıdır.

·   Mukus zarının sağlığı için faydalıdır.

·   Yumuşak dokular üzerinde onarıcı ve besleyici etkisi vardır.

·   Sağlıklı bir hamilelik dönemi için faydalıdır.

·   Bağırsak ve bağırsak sağlığını destekler.

·   Hamilelik sonrasında anne sütü üzerinde faydaları saptanmıştır.

·   Antioksidan görevi gördüğünden A vitamini hücre üzerinde yenileyici bir etkisi vardır.

A Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

A vitaminin vücuda alınması açısından dengeli ve düzenli beslenmek önemlidir. Eğer düzenli ve mevsiminde beslenmemek başta gece körlüğü olmak üzere bir çok sağlık problemine neden olabilir. A vitamini eksiliğinin belirtilerini iyi gözlemlemek gerekir. A vitamini eksikliği belirtileri aşağıdaki gibidir;

·   Cilt Kuruluğu; egzama başta olmak üzere daha bir çok cilt problemleri A vitamini eksikliğinin belirtisi olabilir.

·   Göz Kuruluğu; A vitamini göz sağlığı üzerinde etkili vitamin türüdür. Bu yüzden de göz kuruluğu A vitamini eksikliğinin habercisi olabilir.

·   Akne ve sivilcelenme; A vitamini ciltteki iltihaplarla mücadele ettiğinden dolayı, eğer A vitamini eksiliğiniz varsa cildinizde akne ve sivilceler görülebilir.

·   Vücudu koruyan dokularda sertleşme; Vücudu korutan dokularda kuruma ya da pütürlenme olduğunda bu A vitamini belirtisidir.

A Vitamini Eksikliğinin Hangi Hastalıklara Yol Açar?

A vitamini eksikliği, büyüme gelişme sisteminde ki gelişimin olması gerektiğinden daha durağan ilerlediğinde A vitamini eksikliğinden şüphelenmek gerekebilir. A vitamini eksikliği beraberinde daha bir çok hastalığı da beraberinde getirebilir. Bu hastalıklar;

·   Kısırlık

·   Büyümede yavaşlık,

·   Sürekli enfeksiyona yakalanma hali,

·   İyileşme süresi bitmeyen yaralar,

·   Gece körlüğü

·   Kornea üzerinde yaralanma ve buna bağlı olarak görme kaybı,

·   Karaciğer yağlanması

Gibi hastalıklar A vitamini eksikliğinden meydana gelebilecek hastalıklardan olabilir. Bu yüzden, hekim ile görüşerek A vitamini takviyesi alabilirsiniz. Böylelikle, A vitaminin eksikliğinden meydana gelebilecek hastalıkları önleyebilirsiniz.

A Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur?

Günlük beslenme düzeninde çeşitlik ve mevsiminde besinleri tüketmek, vücudun ihtiyacı olan besinlerin vücuda alınmasında önemlidir. A vitamininin vücuda alınmasında da beslenme düzeni ve beslenme çeşitliliği önemlidir. A vitamini içeren besinler aşağıdaki gibidir;

·   Hayvansal kaynaklı A vitamini içeren besinler,

–   Karaciğer

–   Balık yağı

–   Süt ve süt ürünleri

·   Bitkisel kaynaklı A vitamini içerek besinler,

–   Sarı ve turuncu sebzeler; havuç ve kış kabağı gibi

–   Koyu yeşil yapraklı sebzeler,

·   Doğal yağlar,

A vitamini açısından zengin besinlerdir. Günlük beslenme düzenine eklenmesi A vitamini eksikliğini gidermek için gereklidir.

Vücudun Günlük A Vitamini İhtiyacı Nedir?

Vücudun ihtiyacı olan vitaminler kişiden kişiye, kilodan kiloya, yaştan yaşa ve cinsiyetten cinsiyete göre farklılık göstermektedir.  A vitaminini tavsiye edilen, günlük kullanım miktarı şöyledir;

·   0-6 Ay arası, 400 mikrogram

·   7-12 Ay arası, 500 mikrogram

·   1-3 Yaş arası, 400 mcg

·   4-8 Yaş arası, 400 mcg

·   9-13 Yaş arası, 600 mcg

·   +14 yaş erkeklerde, 900 mcg

·   +14 yaş kadınlarda, 700 mcg

·   Hamilelik döneminde, 770 mcg

·   Emzirme döneminde, 1.300 mcg

Günlük A vitamini ihtiyacını karşılamak için doğal besinlerden, A vitamini içeren meyve ve sebzelerden yararlanabilirsiniz. Ayrıca hekiminize danışarak A vitamini takviyesi veya A vitamini içeren multivitamin kullanmak A vitamini ihtiyacının karşılanmasını sağlayacaktır.

Ginseng Nedir?

Ginseng Nedir?

Ginseng son zaman takviye gıdaların içerinde çokça rastladığımız bitkilerden bir tanesidir. Ginseng’in  vücut sağlığı açısından yararlı olduğu bilinmektedir. Biz de sizin için ginsengin özelliklerini araştırdık. Sağlıklı okumalar dileriz!

Ginseng Nedir?

Ginseng,  Yunanca’ da “her şeyi iyileştiren, her şeyi onaran” anlamına gelen Panacea kelimesinden gelmektedir. Uzun yıllardır Çin tıbbında kullanıldığı bilinmektedir. Adından da anlaşılacağı gibi sağlık üzerinde onaran, iyileştiren bir bitki türüdür. Vücudun, biyolojik ve kimyasal strese karşı direncini destekleyen ve direncini arttıran bitkilere “adaptojen bitkiler” olarak bilinir. Ginseng de bu bu adaptojen bitkiler arasında yer almaktadır. 

Ginseng bitkisi, yatıştırıcı, sakinleştirici, idrar söktürücü ve bağışıklık sistemini güçlendiren ve onaran bitki olarak takviye gıdalarda kullanılmaktadır.  Ayrıca, ginseng bitkisi antioksidandır. Ginseng yavaş büyüyen kısa bir bitkidir, bu yüzden ne kadar sürede büyüdüğüne göre üç çeşit olarak bilinmektedir. Bu çeşitler aşağıdaki gibidir;

–       beyaz Ginseng; en fazla 4 yıl büyüdükten sonra hasat edilir. 

–       Taze Ginseng;

–       Kırmızı Ginseng; Bir ginseng türüdür aslında. Ginseng bitkinin hasat zamanının farklılığıdır.  Kırmızı ginseng bitkisinin hasat zamanı, bitkinin 6 yıl ya da  daha fazla yıl büyümesinden sonradır. 

Ginseng Faydaları Nelerdir?

Ginsengin “her şeyi iyileştiren, her şeyi onaran” anlamından da anlaşılacağı gibi sağlık üzerinde birçok faydaları vardır. Bu faydaları sıralayacak olursak, bu faydalar şöyledir;

·       Antioksidan özelliğinden dolayı hücre yenileyicidir.

·       Antioksidan olduğundan kansere karşı vücudu destekleyen yanı vardır. 

·       Antienflamatuar özelliği taşımaktadır.

·       Beyin fonksiyonlarının gelişmesine katkı da bulunur.

·       Bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar.

·       Yorgunluk gidericidir ve vücutta enerji oluşumunu destekler.

·       Kan şekerinin düşmesine yardımcı olabilir.

·       Sperm sayısı ve kalitesini arttırabilir. 

·       Antioksidan olduğundan kansere karşı vücudu destekleyen yanı vardır. 

·       Karaciğeri toksinlerden arındırır.

·       Vücut direncini arttırır.

·       Bronşit, astım ve dolaşım hastalıkları üzerinde iyileştirici etkisi vardır. 

Ginseng Yan Etkileri Nelerdir?

Ginseng bitkisi vücut için faydalı olarak bilinse de kullanım durumuna göre ya da kişilerin ginseng bitkisine hassasiyeti noktasında yan etkileri görülebilir. Ginseng bitkisinin yan etkileri aşağıdaki gibidir;

·       Uyku problemine neden olabilir.

·       Gerektiğinden fazla tüketildiğinde sindirim sistemini olumsuz etkileyebilir.

·       Sinirli ruh halini tetikleyebilir.

·       Aşırı tüketimden dolayı ağız kuruluğuna neden olabilir.

·       Baş dönmesine ve baş ağrısına neden olabilir.

·       Görmede bulanıklık ve puslu görmeye neden olabilir.

·       Aşırı tüketimden dolayı burun kanamasına neden olabilir. 

·       Ciltte döküntüye neden olabilir.

Bu yan etkilerin önüne geçmek adına, ginseng takviyesi kullanmadan önce doktorunuza danışmanızı tavsiye ederiz. Doktorunuz, sizin vücut sağlığınıza uygun günlük kullanım dozunu size önerecektir. 

Ginseng bitkisi Nasıl Kullanılır?

Ginseng bitkisi, genellikle kuru formda bulunmaktadır ve bu kuru formu tüketilmektedir. Ginseng bitkisi farklı içeceklerin içine ekleyerek ya da yemeklerin içine katarak tüketilebilir. Ayrıca ginseng bitkisinin kökleriyle farklı çaylar da yapılarak tüketilmektedir. Aynı zamanda, takviye gıdaların içinde de bulunmaktadır ve gıda takviyesi yardımıyla da vücuda alınabilir. Saç toniği içinde, cilt bakım ürünlerinde ve kozmetik ürünlerin içerisine de  eklenerek ginseng bitkisinin kullanım alanı genişlemektedir. Ginseng kapsül ya da tablet formunda da bulunabilir. Günlük kullanım dozu 1-2 gram ginseng kökü veya 200-400 mg ekstrakt ( bitki özü) olarak tüketilmesi önerilmektedir. 

Ginseng Bitkisinin Fiyatı Nedir? 

Ginseng bitkisinin fiyatları, üç temel değişkene göre değişebilir. Bu değişkenler, ürünlerin markası, formu ve satın alınan yerdir. Ginseng fiyatını etkileyen ilk nokta ürünün markasıdır. Ginseng bitkisinin fiyatı markadan markaya değişiklik göstermektedir. Diğer bir değişken nokta ise bu bitkinin formudur. Yani ürünün toz hali başka fiyatlandırılabilir, tablet hali başka fiyatlandırılabilir. Son değişkenimiz ise ürünün satın aldığınız yerdir. Kısacası ginseng bitkisinin fiyatı markasına, türüne ve satılan yere göre değişiklik gösterebilir. 

Bun Testi Nedir? Vücuttaki Bun Değeri Ne Olmalıdır?

Bun Testi Nedir? Vücuttaki Bun Değeri Ne Olmalıdır?

Böbrek fonksiyonlarının sorunsuz çalışması sindirim sistemi açısından oldukça önemlidir. Böbrek fonksiyonlarının sağlık olup olmadığını anlamak için yapılan kan testine BUN Kan Testi denilmektedir. Biz de sizin için Bun Testi hakkındaki bilgileri derledik. Sağlıklı okumalar!

Bun Testi Nedir? 

Bun testi, böbreklerin işlevini ne kadar yerine getirdiğini analiz etmek için yapılan test olarak tanımlanır. Bun testi “kan üre azot”u olarak da tanımlanmaktadır. Üre azotu, vücudun proteinleri parçaladığında karaciğerde oluşan atık maddeye denir. Sağlıklı böbrekler bu üre azotunu filtreler ve idrar yoluyla vücuttan atılmasına yardımcı olur. Böbreklerin ya da karaciğerin hasar görmesi durumunda “BUN” yani üre azot seviyesinde artış görülebilir. Kanda bulunan gereğinden fazla üre azotu böbrek ve karaciğerlerde sağlık sorunlarının işaretidir. Bun değer hastanın yaşı ve cinsiyetine göre değişmektedir. Genelleyecek olursak, aşağıdaki değerler  BUN yani üre değeri için normal değer kabul edilir;

–        Yetişkin erkeklerde; 8-24 mg/dL

–        Yetişkin kadınlarda; 6-21 mg/dL

–        1-17 yaş aralığındaki çocuklarda; 7-20 mg/dL

–        60 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin normal BUN (üre) seviyeleri 60 yaşının altındaki yetişkinlere oranla daha yüksektir.

bun testi

Bun Testi Ne için Yapılır?

Bun testi, böbrek fonksiyonlarını analiz etmek için kullanılan kan testi uygulamasıdır. Bazı durumlarda, bun testi tanı koymak için yeterli olmayabilir. Bu gibi durumlarda kreatinin testi gibi diğer kan testleri de yapılabilir. Bun testi aşağıdaki durumları teşhis edebilmek için kullanılır. Bu durumlar;

·       Karaciğer hasarı,

·       Zayıf dolaşım,

·       İdrar yolun hastalıkları,

·       Konjestif kalp yetmezliği,

·       Sindirim sistemi kanaması,

·       Yetersiz beslenme,

·       Var olan hastalıkların böbreklerden dolayı olup olmadığını anlamak için

·       Böbrek fonksiyonlarının durumunu öğrenmek için,

·       Diyaliz tedavisi için yol belirlemek için de bun testi yapılabilir. Bun testi sadece üre azot miktarını ölçer. Üre azotu sayısının neden yüksek olduğu ya da neden düşük olduğunu teşhis etmek için bun testi uygulaması yapılmaz. 

Bun Testi Değerinin Yüksekliğinin Nedenleri Nelerdir?

Bun testi karaciğer ve böbreklerle ilgili sorunları gösterebilir. Ancak bun testi sağlık probleminin nedenlerini söylemez, bu yüzden de sağlık sorununun neden kaynaklandığını anlamak için araştırma yapılması gerekmektedir. Eğer BUN değerleriniz yüksek ise aşağıdaki nedenlerden dolayı olabilir;

·       Kalp rahatsızlıkları,

–       Kalp yetmezliği

–       Kalp Krizi

·       Diyabet

·       Hipertansiyon

·       Sindirim sisteminde kanamaların olması

·       Susuz kalma (dehidrasyon)

·       Yüksek protein seviyeleri

·       Böbrek hastalıkları

–       Böbrek yetmezliği

–       İdrar yollarındaki tıkanıklık

·       Stres

·       Şok olma hali

·       Bazı tedaviler için kullanılan ilaçlar Bun seviyesinin yüksek olmasına neden olabilir. 

Bun seviyesinin düşürebilmek için öncelikle bun seviyesinin yükselmesine neden olan hastalıkları teşhis etmek gerekir. Bu durumda yeteri kadar sıvı tüketimi ve düşük proteinli bir diyet programı Bun değerlerinin düşmesine yardımcı olabilir. 

BUN Yüksekliğinin Belirtileri Nelerdir? 

Bun seviyesindeki yani üre seviyesindeki yüksekliğin nedeni böbreklerde bulunan sağlık sorunları olabilir. Proteinin parçalanması sonucunda ortaya çıkan BUN (üre), böbreklerin bu üreyi idrar yoluyla dışarı atamadığı durumlarda kanda birikir. Bun seviyenin yüksekliğinin muhtemel belirtileri aşağıdaki gibidir;

·       Kaslarda güçsüzlük

·       Aşırı kilo kaybı

·       İştah kaybı

·       Düzensiz uyku

·       Baş ağrısı

·       Solunum bozukluğu

·       Anemi(kansızlık)

·       Bulantı 

·       Kusma

·       Ağızda yanma hissi ve ağızdaki kururluk

·       Halsizlik durumu

·       Sürekli hıçkırma hali

·       Nefeste koku

Gibi belirtiler Bun seviyesinin yüksekliğinden dolayı meydana gelebilir. Bunun net bir şekilde belirlenmesi ve altta yatan sağlık sorunlarının teşhisi ve tedavisi için bir hekime danışmanız gerekir. Hekiminiz sizin için uygun yönlendirmeyi yapacaktır. 

BUN seviyesinin Düşüklüğünün Nedenleri Nelerdir?

Bun seviyesinin düşüklüğü sık karşılanan bir durum değildir. Düzensiz ve yeteri kadar beslenmeme ve yeteri kadar su tüketilmemesi gibi durumlarda BUN seviyesinde düşüklükle karşılaşılabilir. 

·       Vücudun ihtiyaç duyduğu kadar protein alamama

·       Antibiyotik ve anabolik steroid türü ilaçların kullanılması,

  • Nadiren de olsa; 

–        Karaciğere bağlı hastalıkların

–        Sindirim sistemine ait problemlerin 

–        Diyabet

–        Siroz 

–        Verem 

·       Pankreasa yapılan müdahaleler

–        Pankreasın bir bölümünün alınması,

–        Pankreas yetmezliği 

–        Pankreas kanseri

·       Karaciğer yetmezliği

·       Yetersiz beslenme

–        Yetersiz protein alımı

·       Hamilelik

·       Antidiüretik hormon salınımı 

Gibi bazı hastalıklar BUN seviyesindeki düşüklüğün sebebi olabilir. Bu nedenlerin ortaya çıkarılması için bir doktora danışmanız ve doktorunuzun bu sorunları tedavi etmek amacıyla sizin için belirlediği tedavi yöntemlerine uymanız gerekmektedir.

Ayrıca vücudumuzdaki kan değerlerini düzenlemek ve sağlığımızı tehlikeye atacak vitamin ve mineral eksikliği yaşamamak için doktor tavsiyesiyle her gün takviye gıda ve multivitamin kullanmakta sağlığımızı korumak için yapmamız gerekenlerdendir.

D3 Vitamini Nedir? D3 Vitamini Nelerde Bulunur?

D3 Vitamini Nedir? D3 Vitamini Nelerde Bulunur?

D3 Vitamini Nedir?

D vitamini temelde 5 gruba ayrılır. Ancak bu grupların içinde D1-D2-D3 vitaminleri öne çıkar. D2 ve D3 vitamini ihtiyacımız olan temel vitamin türleridir.  D3 vitamini, D vitamini grubunda yer alan iki vitamin çeşidinden bir tanesidir. D3 vitamini, deride depolana/ enzimlenen bir vitamin çeşididir. Prototipik secosteroid olarak adlandırılan  Cholecalciferol vitamin grubunda yer alır.  D3 vitamini, vücut tarafından üretilen bu vitamin türü besinlerden de alınan bileşiklerin güneş ışınlarıyla deri üzerinde dönüştürülmesiyle depolanır.  D3 vitamini vitamin, kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin vücut tarafından kullanılabilir olmasına yardımcı olur. Vücut için D3 vitamini, D2 vitamininden  daha önemlidir ve eksikliği hemen giderilmelidir. Bunun için FortimD takviye gıda ürününe göz atabilirsiniz. 

D3 Vitamini Ne İşe Yarar?        

Vücudumuzun aldığı besinler ve güneş ışı yardımıyla doğal olarak ürettiği D3 vitamini, günümüzde takviye gıda olarak da alınabilir. Doğal yollardan alınamayan D3 vitamini takviye gıda ile alınmalıdır, çünkü D3 vitaminin insan vücudunda bir çok işe yarar. D3 vitaminin insan vücudu üzerindeki etkisi aşağıdaki gibidir;

·       İnsan psikolojisini destekler.

·       Depresyon riskini azaltır.

·       Kemik sağlığını destekler.

·       Kemik oluşumunu destekler

·       Metabolizmayı düzenler

·       Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir 

·       Hipertansiyon üzerinde olumlu etkileri vardır.

·       Kanser üzerinde olumlu etkileri vardır.

·       Kalsiyum ve fosfor D3 vitamini ile aktif hale gelebilir. D3 vitamini olmadan kalsiyum ve fosfor vücutta etkin hale gelmez. 

Gibi bir çok noktada vücut için aktif ve önemli vitamin türüdür.

D3 Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

D3 vitamini eksikliği önemli bir sorundur. Bu bakımdan orta ve uzun vadede farklı ve ciddi sağlık sorunları ile karşılaşmamak adına D3 Vitamini eksikliğinin giderilmesi önerilmektedir.  Ayrıca sağlıklı güneş ışığı almamak D3Vitamini eksikliğinin en önemli nedenlerindendir, çünkü D3 vitamini güneş ışınlarıyla aktive olur. D3 vitamini eksiklikleri aşağıdaki gibidir; 

Eğer D3 vitamini eşikliği varsa;

·      Genel vücut ağrısı,

·      Yorgunluk/halsizlik,

·      Kemik/Eklem ağrısı,

·      Saç dökülmesi/ kafa derisinde pullanma,

·      Tırnak kırılması,

·      Değişken ruh hali/depresyon,

·      Uykusuzluk,

·      Sık enfeksiyon geçirme, 

·      Belirli büyüme ve gelişme geriliği, 

·      Aşırı terleme,

·      Sürekli üşüme,

·      Yer ve zaman algısında bozukluk,

·      Kusma,

·      Kabızlık,

·      Kilo kaybı, 

·      Hipertansiyon,

gibi belirtiler insan vücuduna görülebilir.  

D3 Vitamini Nasıl Kullanılır

D3 vitamini yaşa, cinsiyete ve hareket durumuna bağlı olarak kullanımı değişmektedir. Bu yüzden bütün vitaminlerin kullanma durumu gibi D3 vitamini dozu da kan tahlili ve doktor kontrolü gerektirdiğini unutmamak gerekir. Doktor kontrolünde alınmadığında vücut sağlığı üzerinde yan etkileri olabilir. Ancak, hangi durumlarda nasıl kullanılabileceğini sizin için derledik. D3 vitamini;

·      Kesinlikle tabi bir bardak su ile alınmalıdır.

·      Sabah alınmalıdır, akşam alınan çarpıntı ve uykusuzluk yapabilir. 

·      Herhangi bir ilaç kullanıyorsanız, doktorunuza danışmadan D3 vitamini kullanmayın çünkü kullandığınız ilacın etkisini düşürebilir ya da yan etki yapılabilir. 

·      Doktorun önerdiği doz kadar kullanın

şeklinde kullanılabilir. 

Günlük D3 Vitamini İhtiyacı Nedir?

D3 vitamini, vücudun doğal yolla üretildiği gibi güneş ışınları ve besinlerden de vücuda alınabilir. D3 vitaminini dışarıdan alma durumu ülkeden ülkeye ve yaşam biçimine göre değişiklik gösterebilir.  Dediğimiz gibi buradaki en önemli faktör güneş faktörüdür. Güneş faktörü yetişen besinlerin de çeşitliliğini etkilediği gibi D3 vitamininin insan vücudunda depolanmasını da etkilemektedir. Kuzey Avrupa ülkeleri gibi güneşin görülme süresi düşük ülkelerde bu gereksinim yükselirken, ekvatoral bölgede yok denecek kadar azdır. Ancak tabii beslenme alışkanlıkları da bu durum üzerinde etkilidir. Türkiye şartlarında ise, betonlaşmayla birlikte insanların güneş alma oranı düşmektedir. Bu yüzden Türkiye şartlarında doktorlar D3 vitamini takviye olarak alınmasını önermektedir. 

Günlük D3 vitamini ihtiyacı; 

–       Yeni doğan ve ilk yaş çocuklar; 1000-1500 UI 

–       Çocuklar ve Emziren Kadınlar;  5mg (200 UI)

–       50 Yaş Altı Bireyler; (200 UI)

–       51-65 Yaş Arası Bireyler; 10mg (400 UI)

–       65 Yaş Üzeri Bireyler; 15mg (600 UI)

D3 Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur?

D3 Vitaminini çevresel faktörlerden (güneş) vücudumuza alabildiğimiz gibi, gıdalardan da alabiliriz. Eğer güneş gibi çevresel faktörler ve besinden vitamin alımı yeterli değilse tıbbi ek takviyelerle de vücuda alınabilir. Ancak biz, D3vitamini bulunan besinleri sizin için sıraladık. Bu besinler;

·       Balık (Uskumru, somon ve ton balığı)

·       Balık Yağı

·       Yumurta

·       Havyar

·       Süt

·       Soya sütü  

·       Kefir

·       Peynir

Gibi gıdalarda D3 vitamini bulunabilir. 

Günlük ihtiyacınız olan D3 vitamini miktarını doktorunuzun tavsiyesi ile kullanacağınız takviye vitamin ve multivitaminlerden de karşılayabilirsiniz.